Mutfaktan Öyküler

Almanya’ya Göç

Düşünüyorum da, dünya kadar okudum, çeşit çeşit sınavlara girdim, birçok Türkiye genci gibi. Birçoğunun üstesinden geldim, “başarılı” oldum. Motivasyonum şuydu; bu sınavdan sonra bitecek. Evet, o sınav bitiyordu, fakat hemen ardına bir yenisi ekleniyordu. Nasıl bir sistemin içindeydik ki, sınavlar, mülakatlar bir türlü bitemiyordu. Neyse bir sure gercekten inandim, bir isi basardiktan sonrasinda rahatlayacağıma.

Derken otuz yaşıma geldim. Yani bir kadın için bebek sahibi olmak için çanların çalmaya başladığı an. Pek tabii ki bu bebek isinde, riske girmek olmazdı. İsimi gücümü, ailemi de hale yola koymuştum, artık zamanı gelmişti. Hem belli mi olur, belki ikinci bebeği de isterdik, o nedenle geç kalmasam daha iyiydi.

Çok şükür, gerçekten su yaşıma kadar yaşadığım, sevdiğim insanla olan ilişkim dışında, en insani uçurucu eylemmiş hayatta anne ve baba olmak. Aman Allah’im, o nasıl duygular, o nasıl bir güç, o nasıl bir kendini unutma durumudur, ki bizim gibi Batili eğitim almış insanlar için kendini düşünmemek çok zor bir olgudur, yoksa nasıl sınıf birincisi, ÖSS 10. su falan olasın. Memlekette, dünyada, ailende olan bitene az ucundan tanıklık et, ama sen hep kendi isine bak mottosu ile yaşadık biz bir kısım insan.

Dolayısı ile daha hamilelikte basmaya başladı bana sistem. Aslında beş yıl öncesinde de basmıştı. Türkiye’nin önde gelen kurumlarından birinde, facia bir yöneticiye denk gelmiştim. Kadın, ben neyse, kırk elli yaşındaki adamları günaşırı ciyak ciyak azarlıyordu. İnanın o zamanki gözlemlerimi yazsam, Gülse Birsel’e müthiş dizi malzemesi olur. Oturur aksam yemeklerinden sonra çekirdek çitleyerek izleriz. Fakat beni hayatimi gözden geçirme noktasına getirmiştir bu tecrübe. Istıfamın ardından bir ay evde oturup, ardından yahu ben su an sıfır lira kazanıyorum, millet korkak korkak bilmem ne kadar para kazanmaya devam ediyor diye kendimi tekrar ayağa kaldırmış, ve yola bahtıma açılan muhteşem bir yolda, benim için hep çok özel kalacak bir kurum da devam etmiştim.< Ama dediğim gibi bu dünya sistemi, ülkemin günden güne kararan gündemi, ve yanıbaşımızda ve coğrafi komşularımızda verilen yasam mücadeleleri beni günden güne yıpratmaya devam etti. İşim de dünyanın heryerinde olan biten uç gelişmeleri yakinen takip etmeyi gerektirdiğinden, kendimi hiç bir şeyden soyutlayamıyordum. Nitekim anne olduktan sonra durum daha da çetrefilli bir hal aldı. Bir yanda bebeğimin büyüdükçe değişen algılarını fark etmek, ama is, ev, üçgeninde tam anlamıyla ona yetememe hissi. Öte yandan özel okul fiyatlarını duyup, başvuruların nasıl olduğunu, minnak çocukların bile mülakatlara maruz kaldığını ve herşeye rağmen, alınan eğitimin çocuğu belli bir noktaya taşıyamadığı gibi türlü türlü hikayeler. Devlet okuluna gönderme fikrini bile arkadaşlarınla konuşamamak, çünkü orada neler dönüyor kim bilir! Yahu hem tüm gün çalış para kazan, hem de o para bir, belki iki çocuğun eğitimini ancak karşılasın, ama sakın ha standardını kaybetme. Standardını kaybetmemek için de ister karakterinden, ister sağlığından, isterse de ilişkilerinden ödün ver, ama sakin ha standardından ödün verme. İşte bu nokta benim için korkunçtu. Yahu ne yapıyoruz? Rahatlamak bu olmasa gerekti, onca verilen sınavdan, geçilen mülakattan sonra. Simdi bir karar vermek zorundaydık. Ya bu sistemi kabul edecek, kendi sosyal çevremiz ile yetinip, hayatımıza bu tutturduğumuz ritim ile devam edecek, ve şikayeti bir yana bırakacaktık. Ya da rotayı çevirip başka sulara yelken açacaktık. Biz bu düşüncelerle dalgalanırken, ki ülkemde yüzlerce insan aynı durumdaydı, oldu mu sana ülkemde ardı ardına patlamalar ve ardı arkası kesilmeyen sosyal ve politik olaylar. Ve en nihayetinde de bir darbe süsü verilmiş/verilmemiş, ne idüğü belirsiz bir olay. Ben olayın ne olduğu ile ilgilenmiyordum, bu ülkede 2016 yılında insanlar hala hastalıktan değil de, hastalıklı beyinler yüzünden ölüyordu. Tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi, tıpkı Soma da olduğu gibi, tıpkı Madımak’da olduğu gibi. Tarihler, yerler, mekanlar, sebepler, tahliller, hepsi değişkendi, ama sabit tek şey vardı, o da piyango ölüm. Artık internette gazete sayfalarına giremeyen, ofiste yanıbaşında duran basılı gazetelerin manşetlerine bakamaz hale gelmiştim. Evet, dünya da değişiyordu. Benim ülkemde bunlar oluyor diye ben yana durayım, dünyanın dört bir yanında hasta beyinler cirit atıyor, uzuvları Avrupa ve Amerika’ya da uzanıyordu pek tabii. Ama burnumun dibinde bitmek bilmeyen olaylar, ve giderek daralan adalet çemberi beni kararımı aldırtmakta daha fazla zorlamadı.. Silkindim, hep aynı çaresizlik çemberinde dönüp durmaktan yoruldum. Pekala, dedim. Birinci dünya savaşı, İkinci dünya savaşı, ve bir yığın savaş varken insanoğlu bir şekilde yaşamış ve yasatmış. O halde, yetti gayri kafamızı bu meselelere yorduğumuz, yürüyün gidiyoruz! Tam bir yıl boyunca, türlü iniş ve çıkışlarla Almanya’ya göç etmek için uğraştık, ve nitekim başardık. Su anda üç aydır Almanya’dayız. Ben onca stresli senenin ardından, şimdi evimde, kızımla başbaşayım ve hayatı türlü türlü beynimde yoğuruyorum. Yazarsam taşların yerli yerine oturacağını düşünüyorum, o nedenle yazmak istedim. Şu yazının içinde gecen daha birçok kavram ile ilgili de yazasım var, en kısa zamanda diyelim.

Tariflerim, Yazlık Tarifler

Vişneli Kek

Merhabalar 🙂 Çook uzun zaman olmuş. En son tarif, Çikolatalı Cheesecake tarifini 23/04/2012’de post etmişiz. İki sene iki ay olmuş!!! Ama iste insanoğlu, ne zaman nerede olur ne ile uğraşır tahmin edemiyor. Son postumuzdan sonra mevcut isimden istifa etme kararı almış ve onu uygulamaya koymuştum. Ve sonrasında ne yapacağımı düşünmeden, sadece istifa edip kendimi boşluğa bırakmak istedim. Bu aslında bu blog isine başlamadan önce aklıma düsen ama bir turlu uygulamaya geçiremediğim bir adim idi. Sevgili arkadaşımın, esimin desteği ve sonrasında hamur isleri ile uğraşırken taşların yerine oturması ile nihai noktaya ulaştım sanırım 🙂

Evet evet, istifa ettim, bir ay evde bos oturdum, hamur isi, kek, börek, yemek isine elimi sürmedim (!), ve ayni branşta fakat farklı bir yapıda bir ise başladım. Yalnız bu işe girerken benden söyle bir talep oldu: bir sertifika programına başlamam. Bu sertifika programına iki sene önce başlamıştım, fakat fazla mesai ve yoğun stresli iş ortamı dolayısı ile bırakmak zorunda kalmıştım. Hatta öyle ki, sevgili eşim çalışma kitaplarımı önümden toplayıp çöpe atmıştı 🙂

Yani, diyeceğim o ki sevgili okuyucu, iki senedir de iste bu sertifika programı ile uğraşmaktayım, iş, güç, ev, aile dışında. Nihayet, halen bitmemiş olmasına rağmen, ben artık bir miktar rahatlamak istediğimden, gözümü açmaya, etrafımı yeniden görmeye başladım ki bir baktım bizim sitenin bahçesindeki vişne ağacı meyvelerini üçer beşer kızartmaya başlamış…

Vişne Ağacı

Dedim ki iste bu sefer senin meyvelerinin tamamının yerlere düşüp yok olmasına izin vermeyeceğim 🙂 Taktimi esimi bir koluma, evdeki klasik ikea taburesini de diğer koluma, boynuma da fotoğraf makinesini astım, dedim yürüyün gidiyoz vişne toplamaya.

Vişne toplama Taze toplanmış vişneler

Ne kadar güzel bir şey imiş bahçe ile kıyısından kösesinden uğraşmak 🙂 Doğayı çok çok seven bir insan olmama rağmen, bir apartman çocuğu olduğum için maalesef çok içli dişli olmayı bilmiyorum. Ama yine de 3 senedir güzelim vişne ağacının meyvelerinin üzerinden geçmek beni çok uzuyordu, o nedenle bir miktar olsun onun azmini değerlendirebildiğim için çok mutlu oldum. Umarım o da mutlu olmuştur 🙂

Şimdi, gelelim bu canım minik vişnelerle ne yaptığımıza…

Öncelikle kendilerini güzelce yıkadık. Sonrasında kendilerinin çekirdeklerini özenle ayıkladık. Bu kısım epey zaman alıyor 🙂 Sonrasında kendisi ile şirin bir Vişneli Kek yaptık. Epey bir tarif okudum internette, Türkçe ve ingilizce, en nihayetinde böyle bir tarif ile çıkageldim. Biraz ortaya karışık oldu, ama yabancıların kafelerinde satılan görünüşünden hangisini seçeceğinize karar veremediğiniz, lezzeti de bir o kadar kendine has bir kek oldu. Benim gibi filtre kahve yanında çok tatlı ve yağlı olmayan, hafif mayhoş tatları seviyorsanız lütfen deneyin 🙂

Not: Ben taze vişne kullandığım için ve oldukça da minik oldukları için çok sulu değillerdi. Siz eğer dondurulmuş vişne kullanacak iseniz, mutlaka bir aksam önceden buzluktan buzdolabına indirin, yapmadan önce de bir süzgece koyun süzülsün.

Vişneli kek

Tariflerim

Çikolatalı Cheesecake

İşte budur!!! Karşınızda Limonlu Cheesecake’ten sonra Çikolatalı Cheesecake’imiz!!!

Limonlu cheesecake gerçekten tam bir yaz tatlısı. Taze, ve mayhoş tadı ile çok ferah bir lezzet. Ama yine de mevzu bahis çikolata oldu mu insanın aklı başından ayrı bir gitmiyor mu? İşte bu nedenden ötürü, cheesecake denemesi çikolatasız olamazdı.

Şimdi gelelim tarifimizle ilgili ufak tefek notlarımıza. Bu cheesecake’in içerisinde damla çikolata kullandık. Üzerinde ise yine ev yapımı hafif bir çikolata sosumuz var.  Dışarıdan satın aldığımız pasta ve cheesecake’lerin üzerindeki çikolata sosunu, bu cheesecake’tekinden daha farklı bulacaksınız. Biliyorsunuz, tatlılarımızın daha sağlıklı ve az kalorili olmasına dikkat ettiğimizden, ben çikolata sosumuzu, bitter çikolataya hazır soslara nazaran daha az şeker ve yağ katarak yaptım. Siz dilerseniz oranları artırarak daha akışkan ve tatlı bir sos elde edebilir ya da hazır çikolata sosu kullanabilirsiniz.

Son olarak, yine hazır krema ya da krem peynir kullanmadan Ev Yapımı Ricotta ile kekimizi yapıyoruz. Ricotta’mızı Cheesecake’e başlamadan hemen önce yapıp kullanır isek peynirimiz daha yumuşak kıvamlı oluyor. Şunu da belirtmek isterim ki, malzeme listesindeki ile aynı oranda dilediğiniz krem ya da labne peynir çeşitlerini de kullanabilir, kendi zevkinize göre bir kıvam bir elde edebilirsiniz.

Son notum, bu tariften önce Limonlu Cheesecake tarifime göz atabilirseniz, uzun uzun   hazır bisküvi, ve hazır peynir kullanmama sebeplerimi okuyabilir, cheesecake maceramın nasıl başlayıp geliştiğini görebilirsiniz. Ben artık sizleri daha fazla bekletmeden hemen tarifime geçiyorum.

Afiyet olsun 🙂

Çikolatalı Cheesecake*

18 cm. çaplı yuvarlak, kelepçeli kap için gerekli malzemelerdir. 

Taban için Gerekli malzemeler:

  • 3/4 cup tam buğday un (90 gr.)
  • 1/2 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 1/4 cup esmer şeker (45 gr.)
  • 1 yemek kaşığı pekmez
  • 1/2 çay kaşığı tarçın
  • 1/4 çay kaşığı tuz
  • 1 yumurta çırpılmış (yarısını kullanıp diğer yarısını iç malzemeye ekleyeceğiz)
  • 2,5 yemek kaşığı tereyağ (40 gr.), münkünse soğuk ve küp küp kesilmiş

İçi için Gerekli malzemeler:

  • 250 gr. Süzme yoğurt
  • 170 gr. Ricotta (1 lt. Sütten elde edilen miktar)
  • 1 1/2 yumurta (taban için kullandığımız yumurtanın yarısını ekleyeceğiz)
  • 1/2 cup toz şeker (100 gr.)
  • 1 1/2 yemek kaşığı un
  • 3 yemek kaşığı damla çikolata
  • 1 yemek kaşığı tereyağ (15 gr.)

Çikolata Sosu için Gerekli malzemeler:

  • 3/4 kare paketli bitter çikolata (50-60 gr.)
  • 2 yemek kaşığı tereyağ (30 gr.)

 

Yazlık Tarifler

Frambuazlı Kup

Bahar geldiii!!! 😀

Ağaçlar çiçek açtı, günlerimiz uzadı, çocuklar dışarıda bisikletleri, topları ile görünmeye başladılar ufaktan… E tabii benim de gözümün önünden birden bire meyveli, taze, soğuk, hafif tatlar geçmeye başladı. Bu hafta kendime (biraz da eşimden gelen isyan çığlıkları etkili oldu sanırım ) sınır koymuştum hiçbir şey yapmayacağım diye ama olmadı 🙂 Yine rahat duramadım. Yine kendime hakim olamadım ve ucundan kıyısından bir şeyler yaptım.

Ne mi yaptım? Hemmen o konuya gelmeden önce bir şeyler daha yazayım lütfen 🙂

Meyveli kup, aslında bana, meyveli yoğurt varken müthiş görüntüsü dışında çok cezbedici gelmezdi. Fakat havalar güzelleştikçe, yemek sonrasında hafif ve insanın içini hem görüntüsü hem de tadı ile kıpır kıpır yapacak bir lezzet arayışına giriştim. Ve gözümün önüne direk meyveli kuplar gelmeye başladı. Şöyle bir düşündüm ve evimde de gerekli tüm malzemeler olduğunu farkedince hemen iş koyuldum.

Şimdi, yine tarif kitaplarında ya da internetteki tariflere baktığımda ya krema ile ya krem şanti ile ya da un, süt, yumurta ile benzeri kıvamlar tutturulacak şekilde yapılmış tariflere rastladım. Benim içimden geçen daha hafif ve pratik bir tarif idi. Bir yandan da aklıma düşünce hemen şip şak yapabileceğim bir tatlı tarifim olsun istedim. Ne de olsa her zaman insanın içinden saatlerce uğraşarak bir tatlı yapmak gelmeyebilir. Özellikle da dışarıda güneş pırıl pırıl parlayıp, kuşlar cıvıl cıvıl öterken…

Tarifimde dondurulmuş frambuaz, yoğurt ve krem şanti kullandım. Krem şantinin içerisindekinin dışında, yağ, şeker, un hiçbir şey yok. Kullanılan krem şantinin kalorisi 100 kcal.’dır (15 gr. krem şanti= 52 kcal.). Bir de yağsız sütle yaptığım için, gayet düşük kalorili bir tatlımız olmuş oluyor. Dilerseniz yoğurt yağsız, süt yağlı olabilir, ya da ikisi de yağsız olabilir, ama ben biraz da kuplarımız tatlı havasını kaybetmesin diye en azından birinin yağlı olmasını tercih ettim.

Yaz akşamlarında, sadece bir saat önceden 10-15  dakikada hazırlayabileceğiniz Frambuazlı Kup’unuz ile keyifli sohbetler ve neşeli anlar diliyorum.
Afiyet olsun 🙂

 

 Resimdeki büyüklükte (5 cm. çaplı) 5 adet kup çıkacaktır. 

Tariflerim

Limonlu Cheesecake

 

Uzun süredir cheesecake nasıl pişirilir konusunda araştırma yapıyorum. Öncelikle cheesecake yapmak için gerekli araç gereçlerden başlamak durumunda kaldım, yani düşünün ne kadar bilgiliymişim. Birçoğunuzun bildiği detaylar olacak ama ben yine de benim gibi olan okurlarım için izin verirseniz az biraz neler öğrendiğimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle halis muhlis bir cheesecake yapmak için kelepçeli kek kalıbına ihtiyacınız olacak. Zira alt tabanda yer alan biskuvi tabanı, kelepçeli kabımızın altına yaydıktan sonra üzerine hazırladığımız peynirli harcımızı döküp fırına vereceğiz ve ardından soğumaya bıraktıktan sonra kelepçeyi açıp cheesecake’i serbest bırakacağız.

Derken bir diğer gerekli malzeme ise, bu kelepçeli kek kalıbımızı içine oturtabileceğimiz diğer büyük ve derin bir tepsi ya da ısıya dayannıklı bir fırın kabı olacak. Bu tepsinin işlevi ise, içerisine kelepçeli kalıbımızı oturttuktan sonra, kek kalıbımızın en az yarı seviyesine gelecek kadar su doldurabilmemiz ve bu şekilde fırına verebilmemiz olacak. Böylece kekimizi fırının içerisinde bir nevi benmari usulünde pişirmiş oluyoruz. Cheesecake, kalıp kenarındaki kenarları kızarmadan, kremamsı görüntüsünü kaybetmeden pişmiş oluyor. Bana okuyunca hem çok ilginç hem de çok mantıklı gelen bu yönetimi sizlerin de beğeneceğini düşünüyorum.

 

Biraz da cheesecake’imizi yaparken kullanacağımız malzemelerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle diğer tariflerimde de sık sık dile getirdiğim gibi mümkün olduğunca doğal ve az yağlı malzemeler kullanmak istedim. Bu nedenle de krema, hazır bisküvi olsun kullanmadan bir cheesecake nasıl yapabilirim diye araştırıp durdum. Ve en nihayetinde şöyle bir eşleştirme yaptım

  • Hazır biskuvi yerine tam buğday unundan yapılmış bir cheesecake tabanı
  • Labne, ya da krem peynir yerine Ev Yapımı Ricotta
  • Krema, ekşi krema (sour cream) yerine Süzme Yoğurt

Şimdi sırasıyla, kısaca bu eşleştirmelerin nedenlerini belirtmek istiyorum.

  • Hazır biskuvi koruyucu, renklendirici, kıvam artırıcı gibi maddeler içermektedir, ve oldukça da yağlı bir malzemedir. Kaldı ki cheesecake tabanı rondoda parçalanan bisküvilere, yine az miktarda olmayacak şekilde, yağ eklenerek yapılır. Bu nedenle hazır biskuvi kullanmak yerine, evde mis gibi tam buğday unu, yumurta ve tereyağı kullanarak taban yapmanın,
  • Labne, ya da krem peynir yerine ise yapması oldukça kolay, fiyatı oldukça uyguna gelen, yağ oranı çok daha düşük olan (labne % 18,  günlük süt %3) ve de yine içeriğinde ne olduğunu bildiğmiz mis kokulu Ricotta kullanmanın,
  • Krema, ekşi krema (sour cream) gibi içeriğinde çok yoğun yağ içeren (yaklaşık %35) malzemeler yerine %4-5 oranında yağ içeren süzme yoğurt kullanarak,

hem çok doğal bir ürün ortaya çıkaracağımızı, hem de cheesecake da yer alan yağ oranını, hazır alacağınız ürünlere göre en az yarı yarıya oranında azaltabileceğimizi düşünerek işe koyuldum.

Sonuç: oldukça hafif ve mis gibi süt kokulu bir cheesecake!!!

İlerleyen günlerde başka çeşitlerle de cheesecake denemelerim devam edecek. Şimdilik limonlusu ile idare edelim. Sonra başka çeşitlerin de tadına varalım. Afiyet olsun 🙂

Limonlu Cheesecake*

*18 cm. çaplı yuvarlak, kelepçeli kap için gerekli malzemelerdir.

 

Taban için Gerekli malzemeler:

  • 3/4 cup tam buğday un (90 gr.)
  • 1/2 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 1/4 cup esmer şeker (45 gr.)
  • 1 yemek kaşığı pekmez
  • 1/2 çay kaşığı tarçın
  • 1/4 çay kaşığı tuz
  • 1 yumurta çırpılmış (yarısını kullanıp diğer yarısını iç malzemeye ekleyeceğiz)
  • 2,5 yemek kaşığı tereyağ (40 gr.), münkünse soğuk ve küp küp kesilmiş

İçi için Gerekli malzemeler:

  • 250 gr. Süzme yoğurt
  • 170 gr. Ricotta (1 lt. Sütten elde edilen miktar)
  • 1 1/2 yumurta (taban için kullandığımız yumurtanın yarısını ekleyeceğiz)
  • 1/2 cup toz şeker (100 gr.)
  • 1 1/2 yemek kaşığı un
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 tatlı kaşığı rende limon kabuğu
  • 1/2 yemek kaşığı tereyağ (10-15 gr.)

Limon sosu için Gerekli malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı toz şeker (25 gr.)
  • 2 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 yumurta sarısı
  • 1 yemek kaşığı tereyağ (15 gr.)

 

  • Öncelikle, kekimizi için gerekli olan , Ricotta peynirini, 1 litre günlük sütten hazırlayalım. Bunun için Evde Ricotta Yapımı tarifimizi uygulayacağız.
  • Ricottamız süzgeçte süzülürken, biz kekimizin tabanını yapabiliriz. Ricotta’yı önceden değil, kekimizi yaparken hazırlarsak çok daha yumuşak bir yapıda olacaktır.
  • Kekimizi yapacağımız kalıbımızın altlığının üzerine yağlı kağıt serelim ve kağıdı kenarlardan sıkıştıracak şekilde kelepçeyi kapatalım. Daha rahat anlaşılması için kalıbın hem üstten, hem de ters çevrilmiş resimlerini aşağıda görebilirsiniz.

  • Cam bir kabın içerisinde taban için gerekli malzemeleri tereyağ ve yumurta hariç ekleyelim.
  • Yumurtamızı bir başka kaba kırıp çırpalım, yarısını taban karışımımıza ekleyip diğer yarısını iç malzeme için kenara ayıralım. Tereyağımızı da küp küp kesip, ekleyip hamurumuzu yoğuralım.
  • Yoğurduğumuz hamuru, hazırladığımız yağlı kağıtlı kalıbımıza bir güzel yayalım ve iç malzemelerimizi hazırlarken bir süre dinlenmesi için buzdolabında bekletelim.
  • İç malzememizin yapımı için süzme yoğurt, şeker ve ricotta peynirini bir güzelce düşük ayarda çırpalım. Biraz uzun süre düşük ayarda çırparak, tüm malzemelerin iyice karışmasını sağlayalım.
  • Bu aşamanın ardından kenara ayırdığımız yarım yumurtanın içine diğer yumurtayı da kırıp ekleyelim ve güzelce çırpalım. Ardından yoğurt, şeker ve ricotta karışımımıza yumurtaları da azar azar ekleyerek, yine düşük ayarda çırpalım.
  • Ardından unu, limon suyu ve limon rendesini de mikserle değil, bir kaşık ile karışıma ekleyip karıştıralım. Bu son aşamada, karışımın içerisindeki havanın karışımın içinde kalmasını engellemeye çalışıyoruz. Yavaşça, karışımın içinde hava kabarcığı bırakmayacak şekilde karıştıralım.
  • Fırınımzı 180ºC’ye getirelim ve ısınınca dolaptaki kek tabanımızı alıp fırına yerleştirelim, 10 dakika kadar pişirelim ve fırından çıkarıp 10- 15 dk. dinlendirelim.
  • Dinlenen tabanın üzerine iç malzemeyi dökelim. Fırınımızı 180ºC’de ısıtalım. Fırınınız fanlı ise fanını kapatınız. Sıradaki işlemi doğru uygulamak için aşağıdaki resimler yardımcı olabilir.
  • İç malzemeyi de eklediğimiz kalıbın etrafını, içerisine su kaçırmaması için iki kat alüminyum folyo ile kaplayalım. Diğer büyük derin kabın içine bu şekilde oturtalım ve geniş kabın içini, kek kalbımızın en az yarısı yüksekliğine denk gelecek şekilde su ile doldurup, bu şekilde tepsimizi fırının orta rafındaki tel ızgara üzerine yerleştirelim.

 

  • Cheesecake pişince fırından çıkarıp dışarıda suyun içinden çıkarmadan soğumaya bırakalım. Yani iki tepsi iç içe olacak şekilde kekimizi dışarıda soğumaya bırakıyoruz.
  • Cheesecake’imiz soğurken limonlu sosunu hazırlamak için minik bir tencerede şekeri, limon suyunu, limon kabuğu rendesini  orta ateşte şeker eriyene dek ısıtın.
  • Yumurta sarısını cam bir kabın içine alıp çırpalım. Limonlu, şekerli sıvıyı yumurta sarısına yavaş yavaş yedirelim.
  • Cam kaseyi, içerisinde kaynayan su olan bir tencere üzerine yerleştirelim ve tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak pişirelim. Karışım kaynamamalıdır. Karışım tahta kaşığı kaplayacak kıvama gelince tencere üzerinden alalım. İçerisine tereyağını parça parça ekleyip karıştıralım.
  • Ilınmış olan cheescake’i su dolu tepsiden çıkaralım, etrafındaki folyoları temizleyip kabı ile birlikte bir tabağa alalım. Üzerine hazırladığımız limonlu sosu döküp bir spatül yardımı ile yüzey üzerine eşit olarak dağıtalım.
  • Cheesecake iyice soğuyunca, kalıbın üzerini streç film ile saralım ve buzdolabında en az 1 gün bekletelim.
  • Servis etmeden evvel kelepçeli kabımızı yavaşça açalım, altındaki tabanı da yağlı kağıt yardımı ile kolayca çıkarabiliriz.
  • Dolaptan çıkarıp servis etmenizi tavsiye ederim, çünkü cheesecake’in lezzeti soğuk iken en güzel kıvamında olacaktır.
  • Afiyet olsun 🙂

 

Tariflerim

Ricotta Peyniri Yapımı

Öncelikle birazcık Ricotta’dan bahsedelim. Ricotta bir peynir çeşitidir. İtalyan usulü bir peynir çeşidi olun Ricotta, keklerde, tatlı tuzlu soslarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Tuzlu bir peynir olmadığından ve de baskın bir lezzeti olmamasından ötürü her tür yiyeceğe kolayca uyum sağlamaktadır. Aslında bizdeki lor peynirine benzer. Ama işin en en en güzel yanı, bu peyniri evde yapabilmemizdir. Ricotta’yı evde yapabileceğimizi keşfettiğimden beri kendisine bayılıyorum. İşte bu yüzdendir ki, bugün sizlerle enfes bir Ricotta hazırlayacağız.

 

İmkanınız var ise çiğ süt alabilirsiniz, malumunuz şehirde yaşadığım ve yöremde güvenebileceğim bir çiftlik de bilmediğimden, ben marketlerde satılan günlük sütü kullanıyorum. Şimdi tarifime geçmeden önce malzemelerimize bir bakalım.

Gerekli malzemeler:

  • Yarım litrelik günlük süt
  • 1 adet limon
  • Tülbent
  • Süzgeç
  • Süzgeci içine koyabileceğimiz başka bir kap
  • Çelik tencere

Evet, şimdi sütümüzü çelik tencereye boşaltalım. Altını orta harlı açıp, sütümüzü ısıtmaya başlayalım. İşin sırrı sütü kaynamadan hemen evvel ocaktan indirmek ve içine limon suyu sıkmak. Süte ne kadar çok limon sıkarsak, elde ettiğimiz Ricotta o kadar az yağlı oluyor. Ben biraz yağlı kalmasını istediğimden sütü ocaktan indirir indirmez daha önceden sıkmış olduğum limonun suyunu azar azar ekliyorum. Süt kesilmeye başlayınca da limon suyu eklemeyi bırakıyorum. Yani bir limon değil yarım limon bile yeterli olabilir ancak limon bazen tatsız oluyor ya da daha az asidik oluyor o nedenle miktarı daha az daha fazla tutmak gerekebiliyor.

 

Sütü nasıl kaynatmadan alacaksınız? Ben sütü ocakta iken izliyorum, üzerinde kaymak tabakası oluşuyor ve hafif hafif tıkırdamaya başlayınca yüzeyinde büzüşmeler oluyor, bu büzüşmeler artmaya başladığında hemen ateşten indiriyorum ve hazırlamış olduğum limon suyunu azar azar katıyorum. Limon suyunu eklerken bir yandan da çelik bir kaşık ile sütü karıştırıyorum. Sütün kesilmesi şöyle oluyor: sütün suyu ayrışıyor ve içerisinde topak topak parçacıklar oluşuyor. Aşağıdaki resimdeki gibi bir gürüntü oluşunca limon suyu eklemeyi bırakıyoruz.

Tenceremizi o şekilde bırakalım ve tel süzgecimizin üstüne tülbentimizi çift kat yapıp koyalım. Tenceredeki kesilmiş sütü tülbente dökelim. Biraz süzülmesini bekleyip süzgecimizi diğer kabımızın üstüne koyup Ricotta’mızı dinlenmeye ve soğumaya bırakalım.

 

 

 

 

 

Ilınan Ricotta’yı süzgecı ve altındaki kabı ile buzdolabiına koyalım. Ertesi gün Ricatta’nız soslarda, keklerde kullanılmaya ya da kahvaltıda reçel, bal ile tüketilmeye hazırdır.  Afiyet olsun 🙂

 

Tariflerim

Evde Pizza Keyfi

Şöyle bir baktım da hep tatlı hep tatlı yapmışız. Oysa gerek gelen misafirlerimize gerekse de evde kendimize börekler, tuzlu kurabiyeler yapmama rağmen, sizlerle onları paylaşmaya henüz fırsatım olmadı. Nitekim, en son misafir ağırlama seramonimde kapış kapış yenen pizzalardan sonra, evde pizza tarifimi en kısa sürede paylaşmaya karar verdim.

Tarifimize geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki, evde yapacağınız bu pizza hem çok lezzetli hem de çok daha sağlıklı olacak. Öncelikle hamurunda hiç yağ yok,ki bu bence en önemli etkenlerden biri. Bir diğer etken ise, hamuru hazırlarken tam buğday unu ile beyaz unu yarı yarıya kullanıyorum. Hatta dilerseniz daha da sağlıklı olması için siz hamuru tamamen tam buğday unu ile yapabilirsiniz.

Pizzanızın üzerindeki malzemeye gelince, ne kadar çeşit katarsanız o kadar az malzemeye gerek oluyor. Bu nedenle gönlünüze göre malzemeyi, dilediğiniz miktarda kullanarak tam da ağzınıza layık pizzalar elde edebilirsiniz.

Diğer önemli bir nokta ise, pizzamızı mayalı hamurdan yapacağımız için hamurumuzun 40-50 dk. dinlenme süresi var. Fakat, iç malzemelerini hamur dinlenirken hazırlayacağınızdan ve pişirme süresi yalnızca 15- 20 dk. süreceğinden, pizza hazırlarken zaman sizin için oldukça verimli geçecek. Oysa yemek isteyenler için biraz heyecanlı bir bekleyiş olacağından pizzanızı yapmaya, vakit evveli başlamanızı tavsiye ederim. Zira ben misafirlerim gelmeden önce hamuru ve iç malzemeleri hazırlamıştım, geriye onlar gelince sadece malzemeleri, hamurun üstüne dököp pişirmesi kalmıştı.

Haydi artık tarife geçelim değil mi? 🙂

Pizzamızı yapmaya hamurumuz ile başlayalım. Burada belirttiğim malzemeler yaklaşık 25 cm. çaplı yuvarlak bir tepside yapacağınız bir adet pizza için yeterli olacaktır.

Hamur için gerekli malzemeler şöyle:

  • 1,5 cup un (180 -200 gr.) (beyaz ve tam buğday un yarı yarıya)
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1,5 tatlı kaşığı kuru Yuva maya
  • 1 tutam toz şeker
  • Yarım su bardağı ılık su (125 ml.)
  • Öncelikle cam bir kase alalım ve kaseye ısıtmak için, içinde sıcak su gezdirelim.
  • Suyu döküp, ılınan kaseye hazırlamış olduğumuz ılık suyumuzu,mayamızı ve bir tutam şekerimizi koyup, çatalla karıştıralım. Mayamızın hazır hale gelmesi için 5-10 dakika beklememiz gerekiyor. Suyun yüzeyinde mayalar ayrışıp köpüğümsü bir görüntü oluşturacaktır.
  • Mayamız hazır olunca unumuzun önce 1/3 ünü katalım, tuzunu ilave edip iyice karıştıralım. Ardından kalan unun yarısını da ekleyip iyice karıştıralım.
  • Hamur ele alınabilecek bir kıvama gelecektir. Temiz bir zemine kalan undan bir miktar serpelim ve hamuru yoğurmaya hazırladığımız unlu zeminde devam edelim.
  • Hamur kendini toparlayana dek azar azar un ilave etmeye devam edelim. Hamurun çok sıkı olmaması için un kattıkça iyice yoğuralım ve işleme, hamurun yapışkanlığı kalmayana dek devam edelim.
  • Hamurumuz aslında artık hazır, onu bir top haline getirelim. Pizzayı yapacağınız tepsiyi yağlayalım ve hamurumuzu içine koyalım. Hamurun üzerini nemli bir bez ile örtüp sıcak bir yerde hacmi neredeyse iki katına çıkana dek bekletelim. Sıcak bir yeriniz yok ise, fırınınızın içini ısıtın ve hamuru kabı ile birlikte fırının içine koyup kapağını kapatın.

Hamurumuz dinlenirken biz dinlenmiyoruz ve iç malzemeleri hazırlamaya koyuluyuruz.

 

Gerekli malzemeler:

  • 200 gr. soyulmuş domates
  • 1,5 su bardağı dil peyniri (ya da kaşar peyniri) (350 gr)
  • Arzuya göre sucuk, siyah zeytin, yeşil zeytin, mısır
  • Tuz, karabiber
  • 1 ya da 2 kaşık zeytinyağı
  • Öncelikle domatesleri doğrama robotunda iyice çekelim. Dil peynirini küp küp (1 cm2) keselim.
  • Sucukları hafif kalın yarım ay şeklinde keselim. Zeytinlerin çekirdeklerini çıkarıp isteğe göre ikiye ya da dörde bölelim. Malzemelerimiz hazır. Şimdi hamurumuzu hazırlayıp malzemelerimizi üzerine yerleştireceğiz.

  • Öncelikle fırınımızı 250ºC’de açalım. Pizzamızı fırına atmadan önce, en az 10 dk. 250ºC’de ısınmış olmalı ki pizzamız gevrek olsun.

 

  • Hamurumuzun üzerindeki örtüyü kaldıralım ve kabın kenarlarına doğru bir güzel yayalım. Kenarlarının biraz daha kalın olmasını sağlayalım. Ortadan kenarlara doğru hamuru bastırarak yayabiliriz. Üzerine hazırladığımız domates sosunu dökelim. Onun üzerine malzemeleri, dil peyniri hariç dilediğiniz gibi yayabilirsiniz. En son dil peynirlerini üzerine gezdirelim. Tuz, karabiber ve arzuya göre bir miktar da zeytinyağımızı dökelim.

 

  • Pizzamızı fırına verelim ve 15- 20 dk. sonra nar gibi kızarmış bir şekilde çıkaralım.

Dikkat!! Parmaklarınızı yemeyin!!

Afiyet olsun:)

 

Tariflerim

Zencefil ve Tarçınlı Kış Kurabiyesi

Yeni yıla girdik ve yılın iki ayını bitirdik bile. Henüz 2012 senesinin hala başında sayılırız, fakat bu sene ile ilgili en önemli özelliklerden biri belli oldun: çok soğuk bir kış mevsimine sahip!!! Mart ayına geldik, güneşi görünce kendimizi dışarı atıyoruz ama nafile, buz buz buz…

Ama ben pek bir müteşekkir oldum, çünkü ilhamım geldi 🙂

Kış denince benim aklıma eskiden en çok tarçın gelirken, son senelerde, sanırım biraz daha bilinçlendiğimiz için ya da artık marketlerde taze taze satıldığı için zencefil de gelmeye başladı. Sonra da dedim ki tarçın ve zencefilin bir arada olduğu bir tarif yok mudur? Hemen kendime iş edindim ve başladım internette araştırmaya…

Buldum!!! Hem de tam istediğim gibi bir tarif buldum. Biraz yabancı siteleri gezmeye başladım, zira baharatlı (spicy) dedikleri kurabiyelerde genelde zencefil kullandıklarını hatırlamıştım. Fakat, karabiber yanı sıra kendilerine has baharat karışımları da kullandıklarından, aklımdaki gibi bir tarif bulmam biraz zaman aldı. Ama değdi mi? Değdi 🙂

Yine şunu de belirtmek isterim ki, aklımda yılbaşı kurabiyeleri gibi ince, kıtır bir kurabiye olduğundan ben hazırladığım kurabiye hamurunu buzlukta 1-1,5 saat dondurup dinlendirdikten sonra merdane ile 2-3 mm. kalınlığında açıp o incelikte şekil verdim. Arzunuza göre siz daha kalın açabilirsiniz.

Diğer bir tavsiyem de şu, hamuru ikiye bölerek çalıştığımız için, ilk yarıyı tepsiye yerleştirince üzerine şekerini serpip fırına verebilirsiniz. Pişme süresi çok kısa olduğundan ilk parti pişerken, siz diğer partiyi hazırlayabilirsiniz. Böylece ilk partıi kurabiye, dışarıda yağını iyice salmadan fırına verilmiş olacaktır.

Kış kurabiyelerimizin, o kadar hafif ve tatlı bir aroması var ki, çayınızın kahvenizin yanında hazır paket bisküvi tüketmek yerine aromasını tamamen doğal baharatlardan alan bu kurabiyenin müptelası olabilirsiniz 🙂

Kış bitmeden ben tarife geçeyim 🙂 Afiyet olsun…

Zencefil ve Tarçınlı Kış Kurabiyesi*

*30-40 adet kurabiye için gerekli malzemelerdir.

Gerekli malzemeler:

  • 2 cup un (240 gr.) ve biraz da yoğururken gerekli olacaktır.
  • 2 çay kaşığı taze zencefil rendesi
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1/2 çay kaşığı hindistan cevizi
  • 1/4 çay kaşığı karanfil rendesi
  • 1/4 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1/4 çay kaşığı tuz
  • 8 yemek kaşığı tereyağ (120 gr.), oda sıcaklığında
  • 6 yemek kaşığı esmer şeker (60 gr)
  • 5-6 yemek kaşığı üzüm pekmezi
  • 1 büyük yumurta
  • Süslemek için pudra ya da süsleme şekeri
  • Fırınımızı 180ºC’de ısıtalım.
  • Öncelikle kuru malzemelerimizi (un, tarçın, hindistan cevizi, karanfil, kabartma tozu, tuz) bir kapta birleştirelim.
  • Başka bir kapta ise tereyağ ve esmer şekeri mikser ile iyice özleşene kadar çırpalım. Ardından yumurta, pekmez ve zencefili de ekleyelip çırpmaya devam edelim.
  • Yaklaşık 40-50 cm. uzunluğunda kestiğimiz bir streç filmi tezgahımızın boş bir alanına yayalım ve üzerine un serpiştirelim.
  • Unlu karışımı azar azar sıvı karışıma ekleyelim ve karışım hamur kıvamına gelmeye başlayınca, unlu bir zemine alıp, gerekli ise hamurun yapışkanlığı azalana kadar azar azar un ekleyerek yoğurmaya devam edebiliriz.
  • Hamurumuzu yine un serpiştirerek merdane yardımı ile 5 mm. Kalınlığında ve hazırlamış olduğumuz streç film üzerine koyabileceğimiz genişlikte açalım. Streç film üzerine yerleştirelim. Ardından hamuru kendine üzerini 2 ya da 3 kere katlayıp, buzlukta 1- 1,5 saat dinlendirelim.
  • Buzluktan çıkardığımız hamurun yarısını alıp, gerisini yine buzluğa atalım. Elimiz ile biraz yoğurduktan sonra yine merdane ile 2-3 mm. kalınlığında açalım ve kalıp yardımı ile kurabiyeleri kesip yağlı kağıtlı tepsimize yerleştirelim.
  • Aynı işlemi buzluktaki diğer hamur ile de yapalım ve üzerlerine pudra ya da süsleme şekeri serpip kurabiyeleri fırına verelim.
  • Kurabiyelerin kenarları kahverengileşmeye başlayınca fırından alıp, tepside soğumaya bırakabiliriz. Kurabiyelerimiz oldukça ince olduğundan yaklaşık 10 dk. pişirmeniz yeterli olacaktır.
  • Soğuyan kurabiyeleri var ise metal bir kaba alıp tazeliğini korumasını sağlayabilirsiniz.
    • Afiyet olsun 🙂
Tariflerim

Ahududulu ve Muhallebili Çılgın Kurabiyeler

Ahududulu ve Muhallebili Çılgın Kurabiyeler

Evet çoook uzun bir isim oldu farkındayım… Ama şunlara bakar mısınız? Bu küçük, şirin, çılgın varlıkları anlatabilmem için sizce de yeterince kısa bir başlık olmamış mı 😀

Ahududulu ve Muhallebili Çılgın Kurabiyeler

Gelelim bu kurabiyemizin hikayesine. Aslında bugün gelecek misafirlerim için pratik bir şeyler hazırlamak için giriştim tarif arayışına, ve gözüme hem ilginç hem de sempatik göründüğü için arasına muhallebi tadında bir krema sürülen ve içerisinde yine muhallebi tadı barındıran bir kurabiye tarifi ilişti. Fakat, pek tabii ki, zaptedemediğim yaratıcılık gübüm ile aslında klasik bir pastane kurabiyesine benzemesi gereken kurabiyeleri, çılgın şeylere dönüştürdüğümü işlem bitince farkettim.

Öncelikle her zamanki gibi tarifin içeriğinde yeralan tereyağ miktarından sanıyorum 30-40 gr. daha az tereyağı kullandım. Dolayısı ile malzemelerin hepsini karıştırdığımda önümde bütün bir hamur değil,  toz halinde, pay hamurundan hallice bir karışım vardı. Biraz daha yağ eklemek yerine işleme devam etmeye karar verdim. Toz hamurumdan bir avuç kadar alıp güzelce sıkıp bütün olarak tepsiye koydum ve fırına verdim. Fırından çıktıklarında bütün haldeydiler 🙂 Yani misafirler için yapmış olduğum kurabiyelerimi kurtarmıştım. Dolayısı ile tarifime istediğim gibi devam edebildim ve seyirliği kadar tadı da çok eğlenceli olan bu cici kurabiyeleri sizlerle paylaşmaktan zevk duyuyorum.

Tarifle ilgili bir küçük ayrıntı da hazır muhallebi tozu kullanılması. Biliyorsunuz tariflerimde hazır malzeme kullanmamaya özen gösteriyorum. Her şeyi çiğden kullanmak, ya da kendim hazırlamak çok hoşuma gidiyor. Fakat bu tarif ilginç geldiği için, ve bir de hazır malzemenin tarifin küçük bir kısmını oluşturmasından ötürü, tarifi olduğu gibi uygulamak istedim ve marketten hazır muhallebi yapmalık toz alıp, kullandım.

Yukarıda da belirttiğim gibi tereyağını tarifte belirtilenden daha az kullandığım için top haline getirilmesi biraz zor olan ve ağızda dağılandan daha sıkı bir kurabiye elde ettim. Hatırlar mısınız, bilir misiniz bilmiyorum ama, eskiden hanımeller’in kırmızı büyük pakette karışık kurabiyeleri olurdu. Kimisinin ortasında çikolata parçası, kimisinde ise marmelat olurdu. Kurabiyelerin tadı ve sertliği aynı o kıvamda oldu ve benim çok hoşuma gitti. Ama sizler daha ağızda dağılan bir kurabiye dilerseniz  tereyağınızı tarifkte belirtildiği miktarda gönül rahatlığı ile kullanınız.

Afiyet olsun 🙂

Ahududulu ve Muhallebili Çılgın Kurabiyeler

Ahududulu ve Muhallebili Çılgın Kurabiyeler*

*12-15 adet kurabiye için gerekli malzemelerdir.

 

Gerekli malzemeler:

  • 2 1/2 cup un (225 gr.)
  • 10-12 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağ (180 gr.)
  • 7-8 yemek kaşığı pudra şekeri (50 gr.)
  • 1 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 4 yemek kaşığı hazır muhallebi tozu (50 gr.)
  • 1 çay kaşığı vanilya

Muhallebili kreması için:

  • 3-4 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağ (60 gr.)
  • 7-8 yemek kaşığı pudra şekeri (50 gr.)
  • 1/4 çay kaşığı vanilya
  • 2 yemek kaşığı hazır muhallebi tozu (25 gr.)
  • Fırınımızı 180ºC’de ısıtalım.
  • Oda sıcaklığındaki tereyağ, pudra şekeri ve vanilyayı krema kıvamına gelinceye dek mikser ile çırpalım. Tereyağını daha az kullanırsanız karışım daha katı olacağından çırpma işlemleri daha zahmetli oluyor, aklınızda bulunsun.
  • Başka bir cam kapta ise unu, kabartma tozunu ve muhallebi tozunu karıştıralım.
  • Un karışımının içine tereyağlı karışımı ekleyip, mikseri düşük ayarda çalıştırarak iyice karıştıralım.
  • Tereyağını iyice yedirdiğimiz harcımızdan, cevizden az daha küçük büyüklükte parçalar elde edecek şekilde alıp elimizde gelişi güzel şekil verip, yağlı kağıt serdiğimiz tepsimize aralarında 2 cm. lik boşluklar bırakarak yerleştirelim.
  • Yaklaşık 24-30 parça arası kurabiye olacaktır. Tepsimizi fırına verip, 15-20 dk. altın rengi alana ve hafifçe sertleşene kadar pişirememiz yeterlidir.
  • Tepsiyi fırından çıkarıp, kurabiyeleri 10 dk. dinlendirdikten sonra mümkünse bir tel ızgara üzerine alıp soğumalarını bekleyelim.
  • Kurabiyelerimiz soğurken kremasını hazırlayabiliriz. Krema malzemelerini bir kaba alalım ve mikser ile krema kıvamına gelinceye dek çırpalım. Yaklaşık 10 dk. çırpılması gerekmektedir.
  • Harcımız hazır olunca kurabiyelerimizden birini alıp üzerine kremamızdan sürelim, ardından da kremanın üzerine bir çay kaşığından daha az olacak şekilde ahududu reçelinden damlatalım. Ardından başka bir kurabiyemizi de üstüne kapatalım. Bu şekilde tüm kurabiyelerimiz ikişer ikişer birleştirelim. İşin en eğlenceli yanı da burası 🙂
  • Ben ahududu reçeli kullandım, siz delediğiniz reçel, marmelatı kullanabilirsiniz. Sizde kendi çılgın kurabiyelerinizi gönlünüzce hazırlayın ve zevkle misafirleriniz ile paylaşın.

Afiyet olsun 🙂

 

 

Tariflerim

Ricotta Peynirli Limonlu Kek

Ricotta'lı Peynirli Limonlu Kek

İşte sitemizin ilk keki geldi. Aslında bu kekten önce, daha önce denemiş olduğum, yabancı bir tarifte limon keki diye geçen özel bir kek tarifim vardı. İlerleyen günlerde onu da sizinle paylaşacağım. Bugün bu keki yapmış olduğum için sizlerle ilk paylaşacağm kek tarifim Limonlu Ricotta Kek olacak 🙂 Kısmet işte…

Ricotta

Öncelikle birazcık Ricotta’dan bahsedelim. Ricotta bir peynir çeşitidir. İtalyan usulü bir peynir çeşidi olun Ricotta, keklerde, tatlı tuzlu soslarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Tuzlu bir peynir olmadığından ve de baskın bir lezzeti olmamasından ötürü her tür yiyeceğe kolayca uyum sağlamaktadır. Aslında bizdeki lor peynirine benzer. Ama işin en en en güzel yanı, bu peyniri evde yapabilmemizdir. Ricotta’yı evde yapabileceğimizi keşfettiğimden beri kendisine bayılıyorum. İşte bu yüzdendir ki, kek tarifimize geçmeden önce Ricotta’mızı hazırlayacağız.

İmkanınız var ise çiğ süt alabilirsiniz, malumunuz şehirde yaşadığım ve yöremde güvenebileceğim bir çiftlik de bilmediğimden, ben marketlerde satılan günlük sütü kullanıyorum. Şimdi tarifime geçmeden önce malzemelerimize bir bakalım.

Gerekli malzemeler:

  • Yarım litrelik günlük süt
  • 1 adet limon
  • Tülbent
  • Süzgeç
  • Süzgeci içine koyabileceğimiz başka bir kap
  • Çelik tencere

Evet, şimdi sütümüzü çelik tencereye boşaltalım. Altını orta harlı açıp, sütümüzü ısıtmaya başlayalım. İşin sırrı sütü kaynamadan hemen evvel ocaktan indirmek ve içine limon suyu sıkmak. Süte ne kadar çok limon sıkarsak, elde ettiğimiz Ricotta o kadar az yağlı oluyor. Ben biraz yağlı kalmasını istediğimden sütü ocaktan indirir indirmez daha önceden sıkmış olduğum limonun suyunu azar azar ekliyorum. Süt kesilmeye başlayınca da limon suyu eklemeyi bırakıyorum. Yani bir limon değil yarım limon bile yeterli olabilir ancak limon bazen tatsız oluyor ya da daha az asidik oluyor o nedenle miktarı daha az daha fazla tutmak gerekebiliyor.

Sütü nasıl kaynatmadan alacaksınız? Ben sütü ocakta iken izliyorum, üzerinde kaymak tabakası oluşuyor ve hafif hafif tıkırdamaya başlayınca yüzeyinde büzüşmeler oluyor, bu büzüşmeler artmaya başladığında hemen ateşten indiriyorum ve hazırlamış olduğum limon suyunu azar azar katıyorum. Limon suyunu eklerken bir yandan da çelik bir kaşık ile sütü karıştırıyorum. Sütün kesilmesi şöyle oluyor: sütün suyu ayrışıyor ve içerisinde topak topak parçacıklar oluşuyor. Bu gürüntü oluşunca limon suyu eklemeyi bırakıyoruz.

Tenceremizi o şekilde bırakalım ve tel süzgecimizin üstüne tülbentimizi çift kat yapıp koyalım. Tenceredeki kesilmiş sütü tülbente dökelim. Biraz süzülmesini bekleyip süzgecimizi diğer kabımızın üstüne koyup Ricotta’mızı dinlenmeye ve soğumaya bırakalım.

Ilınan Ricotta’yı süzgecı ve altındaki kabı ile buzdolabiına koyalım. Ertesi gün Ricatta’nız soslarda, keklerde kullanılmaya ya da kahvaltıda reçel, bal ile tüketilmeye hazırdır.

Kekimize gelecek olursak, bu kek aslında çok sade ve çok duru bir kek. İnanılmaz hafif bir tadı var ve kahve ya da çay yanında yenilecek hafif bir tatlı isteyenler için birebir. Yalnız keki yaparken beni ikilemde bırakan ve sizi de bırakabilecek bir iki noktadan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle, evet, biz yukarıda anlatmış olduğum gibi önceden hazırlamış olduğumuz Ricotta’yı kullanacağız. Ama siz dilerseniz tuzsuz bir lor peyniri de kullanabilirsiniz. Yağlı da olur ise harika olur.

Diğer yandan malzemelerimizin içinde ne süt ne de yoğurt var. Dolayısı ile kek oldukça yoğun ve yapış yapış kıvamda bir hamur oluyor. Kek hamurunuz böyle olur ise hiç dert etmeyin doğru yoldasınız 🙂 Malzeme oldukça az oluyor fakat kek pişince 2-3 kat kalınlığa ulaşıyor. Ben 20 cm.lik yuvarlak bir kek kalıbında pişirdim. Kalıba döktüğümde, neredeyse kalıbın dibine yapıştı hamurum. Fakat piştikce kabardı ve kalıbımı tamamen doldurdu 🙂 Yani anlayacağınız acaba mı dedirten bir tarif, ama sonuç mükemmel.

Bu tarifi denedikten sonra, mutfağınızın bir köşesinde yer almasını isteyeceğiniz, misafiriniz geldiğinde, çay kahve yanında keşke olsa diyeceğiniz bir kekiniz olacak diyorum.

Bence en kısa zamanda denemelisiniz. 🙂

Ricotta'lı Peynirli Limonlu Kek

Ricotta’lı Peynirli Limonlu Kek (*)

*6-8 kişiliktir.

Gerekli malzemeler:

  • 4-5 yemek kaşığı Ricotta peyniri (75 gr.)
    “Yarım litre sütten kek için yeterli Ricotta elde edebilirsiniz.”
  • 2 cup un (175 gr.)
  • 4-5 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağ (75 gr.)
  • 12-14 yemek kaşığı toz şeker (170 gr.)
  • 3 adet yumurta
  • 1,5 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 limonun rendelenmiş kabuğu
  • 3 yemek kaşığı taze limon suyu
  • Üzerine serpmek için pudra şekeri
  • Fırınımızı 180ºC’de ısıtalım ve 20 cm.’lik yuvarlak bir kek kalıbımızın içini yağlı kağıt ile kaplayalım.
  • Tereyağı ve şekeri tel çırpıcı ile yumuşayana kadar çırpalım.
  • Üzerine Ricotta’yı ekleyelim ve iyice karıştıralım.
  • El mikserimizi alıp, öncelikle yumurtalarımızın sarılarını teker teker karışımımıza ekleyip çırparken, beyazlarını da başka bir kapta birleştirelim.
  • Yumurta sarılarını teker teker ekleyip, iyice karıştırmaya özen gösterelim. Yalnız yukarıda da belirttiğim gibi hamur yoğun olduğundan çırpması biraz zor olabilir. Var ise mikserinizin hamur yoğurma uçlarını kullanmanızı tavsiye ederim.
  • Yumurta sarılarının ardından, unumuzun 1/3’ünü, limon kabuğunu ve limon suyunu ekleyip çırpmaya devam edelim. Ardından unun kalanını ve kabartma tozunu ekleyip karışımı pürüzsüz bir kıvama gelinceye dek çırpmaya devam edelim.
  • Yumurta beyazlarını, koyduğumuz diğer kapta, mikserle iyice cırpalım. Yumurta beyazı iyice köpürüp ve sert tepecikler oluşturana dek yüksek ayarda çırpmaya devam edelim.
  • Son olarak yumurta aklarını unlu karışımımıza yavaşça ve iyice yedirelim ve hazırlamış olduğumuz yağlı kağıt kaplı kalıbımıza karışımımızı dökelim. Hamur oldukça yapışkan bir kıvamda olduğundan, eğer var ise silikon kaşık yardımı ile kalıbı sıyırmanızı, yok ise, ıslattığınız çelik bir kaşık yardımı ile işlemi tamamlamanızı tavsiye ederim.
  • Keki fırınlayalım ve 45 dakika kadar pişirelim.
  • Fırından çıkarttığımız keki 10-15 dk. kalıpta dinlendirdikten sonra, kalıptan çıkaralım ve bir tel ızgara üzerinde soğumaya bırakalım.
  • Soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpip servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun 🙂